30 Aralık 2016 Cuma

2017 Yılının En Önemli Trendi Yapay Zeka ve Makine Öğrenimi


Büyük Veri (Big Data) kelimesi fazla kullanım nedeniyle aşınsa da hala çok popüler. Yeni dünyada karşımıza çıkan dağ gibi veri yığınları birçok kişinin gözünü korkutsa da teknoloji şirketleri Artificial Intelligence (Yapay Zeka) ve Machine Learning (Makine / Yapay Zeka Öğrenimi) teknolojileri sayesinde artık bunu bir sorun olarak görmeyi çoktan bıraktı. Hatta Google, çeviri ve konuşma gibi 4 makine öğrenim API’sini herkesin kullanımına açtı. Yaşanan büyük dönüşümün temelinde; verilerin artık bulut bilişim (Cloud) altyapılarında tutulmaya başlanması ve neredeyse her bireyi dijital platforma bağlayan akıllı mobil cihazlar ile her tür nesnenin bir internet bağlantısına kavuşup bu platformlara eklemlenmesini ifade eden Şeylerin İnterneti (Internet of Things / IoT) yer alıyor.

2017, yapay zekaya dayalı kullanımların hızlanacağı ve ulaştırma, pazarlama & bilişim sistemleri gibi önemli alanların büyük değişimler geçireceği bir yıl olabilir. Bu alanda en medyatik örnek Google'dan Tesla ve Uber'e birçok firmanın son rötuşlarını yaptığı kendi kendine giden araba teknolojisi olsa da, en basit örnekler Chat botları ile Analytics web analiz aracı içerisine eklenen otomatik yorumlama modülü. Bu sayede raporlarınızın kendini güncelleyen bir özet yorumuna ulaşmak mümkün.

Akıllı yapay zekalar tarafından işlenen veriler ve yönetilen sistemler, hiç şüphesiz gelecekteki dünyanın karşı konulmaz dinamikleri olacak, fakat bu yeni dünyayı anlamanın kolay bir yolu yok. Google’ın dahi firma yönü olarak belirlediği yapay zeka otomasyonu konusuna en sağlıklı giriş, temel kavramları anlayarak olacaktır:

Artificial Intelligence / AI: (Bilgisayar) kontrolündeki bir makinenin (örnek robot) çeşitli faaliyetleri zeki canlılara benzer şekilde yerine getirme kabiliyeti olarak tanımlanabilir. Google Translate'in geçtiğimiz ay geçiş yaptığı yeni yapay zeka altyapısı sayesinde ortaya çıkan çok olumlu sonuç, yeni bir dönemin işareti olabilir. Teknoloji şirketleri bu alanda faaliyet gösteren girişimleri desteklemek üzere özel organizasyonlar kurmaya başladı bile.

Machine Learning: Bilgisayarlara önceden programlanmadan veriye dayalı akılcı kararlar verebilme becerisi, bir başka değişle kendi kendine öğrenebilme yeteneği kazandırılması. Kullanımı son yıllarda o kadar gelişti ki oyunlardan ısıtmaya birçok alanda hayatımızı kolaylaştıran bir noktadayız. Artık tüm ham veriler bir havuza aktarılıp bilgisayarların onları analiz etmesi ve en optimal sonucu vermesi tercih ediliyor.

Bu alandaki yetenek havuzunun küçüklüğü ve firmalardaki kararların tamamının veriye dayalı hale gelmesi için geçirilecek dönüşüm sancıları gibi başka birçok etken firmaların büyük veriyle mücadelesini zorlaştırıyor. Sektörler arası analitik gelişmişlik düzeyleri de çok farklı, bu da yapılan yatırımların sonuçlarını doğrudan etkiliyor. Maalesef birçok sektör henüz standart veri toplama ve değerlendirme sistemlerini bile kurmuş değil.

Firma seviyesinde harekete geçmek için en basit yöntem; pazarlama ve CRM aktivitelerinin gerçek zamanlı ve programlanabilir olan pazarlama otomasyon teknolojilerine geçirilmesi olabilir. Bireysel olarak kendini geliştirmek isteyenler için ise ilk adım ücretsiz bir Online eğitim seminerine katılmak olacaktır.

Bu konu hala ilginizi çekmediyse aşağıdaki videoyu izlemenizi öneriyorum.


26 Ekim 2016 Çarşamba

Dijital, Dünya Perakende Sektörünü Geri Dönülmeyecek Şekilde Dönüştürüyor; Peki Türkiye Ne Durumda?

Global (fiziksel) perakende sektörü için yayınlanan güncel büyüme beklentisi raporları pek olumlu değil; ve herkesin bildiği gibi mağazaların ziyaret ve ciro rakamları düşüşte. ABD'de bunun en önemli nedeni olarak tüketicilerdeki internet ile zenginleşen alışveriş dönüşümü gösteriliyor. Bu dönüşümün ana tetikleyicisi, artık tüketicilerin akıllı telefonları sayesinde her tür ürün / hizmete ihtiyaç duydukları anlarda araştırma veya alışveriş amacıyla internete erişebilmeleri. Hatta dünyanın en büyük perakendecisi olan Walmart, bu ay içerisinde iş modelinde önemli bir değişikliğe giderek e-ticareti daha fazla ön plana çıkaracak bir yapıya geçeceğini duyurdu. Amazon'un yaptığı ciddi lojistik yatırımı sayesinde aşağıda görebileceğiniz gibi ABD'de neredeyse nüfusun yarısına 30 KM mesafede bir depoya sahip olması, fiziksel perakende modelinin son dönemde yaşadığı baskının en gözle görülür kanıtı. Bunun yanında Amazon'un fiziksel alışverişe uygun ürünler için oluşturduğu küçük mağaza konsepti de iddialı bir genişleme planına sahip.


2016 yılı Türkiye perakende sektörü için de pek iyi gitmiyor. Bu yıl içerisinde Top Shop, C&A ve Tesco gibi yabancı markalar Türkiye'den çekilme kararı alırken, birçok yerli markalar ise yüzlerce mağazasını ‘verimsizlik' nedeniyle kapattı. Bunun bir nedeni Capital'in En Büyük 500 raporundan alınan aşağıdaki tabloda görülebiliyor; 1,5 milyar TL üzerinde ciroları bulunan perakendecilerin karlılık oranları yüksek değil. Bu alandan bir başka veri olan fiziksel mağazalara giren ziyaretçilerin satın alma oranlarına ilişkin tabloya göre ise perakendeciler, ilginç bir şekilde son yıllarda satışa dönüştürme performanslarının arttığını ifade ediyor. (Bir dip not: Bu oranlar e-ticaretten aşina olduklarımızın çok üzerinde.) 2014 yılında AVM'lere yapılan 1,7 milyar ziyaretin sonraki dönemde hız kaybettiği fakat çok ciddi şekilde düşmediği değerlendirmesini / rakamlarını gerçekçi kabul edersek yapılabilecek tek yorum, tüketicilerin sepet tutarlarının ya da müşteri başı harcamanın azalmış olması. 



Dijital dönüşümün Türkiye'deki yansıması, kendisini en çok satınalma öncesi araştırma aşamasında gösteriyor. Mobil internet kullanımının artmasının bir sonucu olarak Türkiye'deki tüketicilerin araştırmalarında internetten yararlanma tercihi, alışverişin saatler (%22) ve hatta anlar (%15) öncesinde yoğunlaşıyor. Fakat Türkiye'deki fiziksel mağaza (AVM) müşterileri ile e-ticaret müşterilerinin profilleri ve davranışları hala birbirinden çok farklı. Dolayısıyla 2011-2012 yılları arasında özel alışveriş sitelerinin Türkiye perakende sektöründe yarattığı ciddi ivmeyi bir kenara koyarsak, henüz tam olarak olgunlaşmamış bir internet alışveriş alışkanlığının toplam perakende sektörünü ne oranda etkileyebileceğini analiz etmek gerçekten zor. Son kullanıcıların cep telefonu başta olmak üzere teknoloji ürünleriyle bu kadar ilgili olduğu bir ülkede, e-ticaretin perakende üzerindeki etkisinin gelecekte çok daha yükseleceğine dair birçok raporun olması; yakın gelecekte bu konuda yaşanacak ciddi bir sıçramanın habercisi.

20 Eylül 2016 Salı

Google'ın girişimcilik ekosistemine sağladığı desteklerden haberdar mısınız?

10 yıldan uzun süredir en önemli başarısı sürekli teknolojik yenilik üretmek olan, dünyanın en ünlü şirketlerinden biri olan Google'da çalışıyorum. Google'ın faaliyet alanları çoğunlukla dinamik ve girişimciliğe yakın olan internet ekosisteminin içerisinde yer aldığı için şirket çalışanlarının da bu özellikte olacağı gibi bir algı olduğunu görüyorum. Bu belki de ürünleri geliştiren mühendisleri düşündüğümüzde gerçekçi bir değerlendirme olsa da tüm çalışanların bu profilde olmadığı bir gerçek. Hatta girişimcilik konusuna neden yatkın olmadığımdan Etohum'un eğitim kampındaki sunumumda bahsetmiştim.

Bu yazıda ismi inovasyon ve girişimcilik ile bu kadar anılan Google'ın Alphabet çatısı altında kurum olarak girişimcilik ekosistemine sağladığı desteklerden bildiğim kadarıyla bahsetmeye çalışacağım. Yalnızca önemli bir konunun altını çizeyim; bu paylaşım Google'ın çalışanlarına yönelik yürüttüğü iç programları hakkında değil. Yani yazı, ne Google'ın çalışanların yaratıcılığını destekleyen %20 Zaman projesi ne de ismi Area 120 olarak haberlere konu olan şirketiçi innovasyon çalıştayları hakkında bir bilgi içermiyor. Google kültürünün temel noktalarını merak edenler, Laszlo'nun kitabının kısa özetine göz atabilirler.

Google Capital: 2013 yılında büyüme odaklı girişimlere yönelik bir yatırım fonu olarak kurulan Google Capital'in portföyündeki şirketler aynı zamanda şirketin üst düzey yöneticilerinin uzmanlığından da doğrudan yararlanıyor. Örnek yatırımlar: Duolingo, Care.

Google Ventures: 2009 yılında kurulan Google Ventures (GV) Alphabet'in yatırım sermayesi kolu olarak düşünülebilir. Girişimcilere mühendislikten dizayn ve pazarlamaya kadar uzanan birçok alanda destek veren geniş bir ekibi bulunuyor. Hatta geçenlerde girişim süreçlerini hızlandırmak amacıyla oluşturdukları Sprint modelini kitap olarak yayınladılar. Örnek yatırımlar: Uber, 23andMe.

Google For Entrepreneurs: 2011 yılında oluşturulan Google For Entrepreneurs Organizasyonu, girişimcilik topluluklarıyla (komüniteler) ortaklaşa bir şekilde dünyanın farklı yerlerinde girişimcilerin bir araya gelip projeler üreteceği Campus isimli merkezler açılmasını koordine ediyor.

Google Developers Launchpad: Yazılım kökenli girişimcilerin daha fazla faydalanabileceği bir girişimcilik destek projesi. Launchpad Accelerator, girişimcileri birebir rehberlik (mentörlük) ve diğer desteklerle geliştirmeyi amaçlayan bir program. Launchpad Space, girişimcilerin Google uzmanlarıyla birebir tanışıp son teknolojileri takip edebileceği ve projelerini daha sağlıklı şekilde hayata geçirmenin yöntemlerini öğrenebilecekleri bir merkez.

28 Ağustos 2016 Pazar

Mobilin Domine Ettiği Çin, Hindistan ve Endonezya'dan Son Haberler ve Yenilikçi Örnekler

Asya Pasifik Bölgesi, mobilin güdümüne giren dünya internet ekosistemini ciddi anlamda etkilemeye başladı. Yaratıcı ve yenilikçi mobil teknolojilerin bu bölgede ortaya çıkmasının en önemli nedeni şüphesiz internet ile ilk kez tanışan kişilerin büyük bölümünün mobil cihazlarında bu tecrübeyi yaşaması (mobile-first). Bu yazıda nüfus faktörü nedeniyle 'mobile-first' etkisinin en ciddi hissedildiği Çin, Hindistan ve Endonezya hakkında birkaç değerlendirmeyi, kaçırmış olabileceğiniz perspektiflerle ve yaratıcı örnekleriyle paylaşmak istedim. Umarım aşağıdaki bilgiler sizlerin de ilgisini çeker.

ÇİN
- Akıllı yaşam / ev konseptini şimdiden yaşatan donanım geliştirme konusunda ciddi aşama kaydettiler. Örnek Xiaomi'nin akıllı bisiklet, bileklik, router, hava temizleyici, televizyon ve ev kiti ürünleri.
- Facebook ve Tencent'in kullanıcı adedi, ciro ve karlılık açılarından başabaş olduğunu fark etmiş miydiniz?
- En büyük perakendecileri, fiziksel mağaza sahipleri değil iki e-perakende firması (AliBaba ve JD).

YENİLİKÇİ ÖRNEK: WECHAT
- Birçoğu ilk kez internet ile mobil cihazda tanışan (mobile-first) 700 milyon üzerinde kullanıcıdan güç alan, anlık mesajlaşma gibi birçok özelliği içeren mobil uygulama formatındaki yeni jenerasyon internet portalı olarak düşünebiliriz.
- Hesap sahipleri takipçilerine reklam yayınlayarak gelir sağlıyor.
- Ödeme yapmak için kullanım sıklığı aylık kişi başına 50'den fazla. Çünkü bu özellik 100 bin alışveriş noktasında, 80 bin restoranda ve 400 bin park yerinde geçerli.


YENİLİKÇİ ÖRNEK: UCBROWSER
- İnternet ile ilk kez mobil cihazda tanışan (mobile-first) kullanıcı kitlesini hedefleyen ve 500 milyon civarında kullanıcısına kendi uygulama ekosistemini sunan mobil internet tarayıcısı (browser) formatındaki mobil uygulama.
- Reklam engelleme, pil güçlendirme ve bağlantı hızı değiştirme gibi mobil kullanıcılar tarafından tercih edilen özelliklere sahip.
- Reklam ortaklıkları (ad affiliate) modeli ile ciddi gelir yaratıyor




HİNDİSTAN
- Toplam nüfusa oranı %15 civarında olan internet kullanıcılarının %65'i sadece mobil cihazları kullanıyor. İnternet bağlantı hızı ve cihazların hafıza kapasitesi; kullanıcılar için o kadar önem taşıyor ki gelişmekte olan benzer ülkelerde iş yapmak için özel içgörüleri gözden geçirmelisiniz.
- 200 milyonluk kullanıcı hacmi ile akıllı telefon penetrasyonu telefon kullanıcılarının %50'sini oluşturuyor. İnternet ile ilk tanışılan cihazların Android'in düşük kapasiteli modelleri olması nedeniyle telefonda tutulan mobil uygulama adeti bölgenin en düşük seviyesinde.
- E-ticaret pazarının 2020 yılında organize perakendenin %25'ine ulaşarak 60 milyar dolara yükselmesi öngörülüyor. (Hızlı gönderim, geri iade ve garanti kapsamı üç önemli katalizör)

YENİLİKÇİ ÖRNEK: FLIPKART
- En büyük yerel e-perakendeci (pazaryeri) olan Flipkart'ın trafiğinin %70'inden fazlası mobil cihazlardan yapılırken cirosunun büyük kısmını uygulaması oluşturuyor. Android kullanıcılarının %37'si mobil uygulamayı indirmiş.
- Büyük Milyar (İndirim) Günü'nü sadece mobil uygulamada düzenleyerek sadece mobil uygulama olarak faaliyetini sürdürmek gibi bir stratejisini açıklasa da Chrome'un başını çektiği bir grup tarafından oluşturulan PWA isimli yeni web teknoloji altyapısı nedeniyle planlarını değiştirdi. Mobil sitesine; uygulama benzeri çevrimdışı kullanım, anlık bildirim, vb. özellikleri ekledi.


ENDONEZYA
- 2020 yılı itibariyle İnternet kullanıcılarının 215 milyona ve 2025 yılı itibariyle e-ticaret pazarının 46 milyar dolara ulaşması öngörülüyor.
- Akıllı telefon kullanıcılarının %49'u bunları ana cihazları olarak kabul ediyor.
- 13 bin adadan oluşan bu ülke için e-ticaretin katalizörleri, gönderim olanağı ve nakit ödeme olarak ifade ediliyor. Bu sorunları çözmek için e-ticaretçiler de lojistik firmaları kurup bu alanda birçok yatırım yapıyor.

YENİLİKÇİ ÖRNEK: GO-JEK
- Lokasyon bazlı mobil uygulama iş modeliyle 1 milyar dolar değerlemeyi geçen son dönemin en önemli e-ticaret girişimlerinden biri.
- Ciddi trafik sorunu yaşanan Jakarta'da motorsiklet-taksiler için pazaryeri modeli olarak başlayıp porföyüne bilet, kurye, araç kiralama, ödeme, hatta masaja kadar uzanan birçok kategoriyi ekleyerek iş modelini tüm hizmet türlerini içeren hale evirdi.

28 Haziran 2016 Salı

Programlanabilir Reklamcılıkta Veri Yönetim Yetenekleri ve Teknolojilerine Kısa Bir Bakış

İnternete bağlı kullanıcıların sayısının sürekli olarak yükseldiği günümüzde, hiç şüphesiz firmalar tarafında kullanıcılara (müşterilere) dair tutulan verilerin arttığı bir Büyük Veriye (Big Data) Hücum dönemi yaşıyoruz. Oysa bu konuya yatırım yapan şirketler hala bu verilerin nasıl anlamlandırılabileceğini çözümlemiş değil. Doğru iç görülere ulaşmanın bir yandan kolaylaşırken diğer yandan karmaşıklaştığı bu veri bolluğunda; pazarlama profesyonellerinin hayatını kolaylaştıracak çözüm yolu olarak görülen Programlanabilir Reklamcılık, birçok teknolojinin bilinmesini (örneğin günümüzdeki görsel reklam dünyası) gerektiriyor. Bu noktadan hareketle birbirleriyle doğrudan ilişkili Programlanabilir Reklamcılık ve Veri Yönetimi hakkında daha önce paylaştığım yazılara tamamlayıcı olması için, Kapil Goswami'nin önerisiyle yeni teknolojileri ve bunları sağlayan firmaları aşağıdaki gibi pazarlama ve reklam teknolojileri olarak iki grupta toplamayı uygun buldum.



PAZARLAMA TEKNOLOJİLERİ

Birçok profesyonel Müşteri İlişkisi Yönetimi (Customer Relationship Management / CRM) konusunda bir ölçüde bilgi sahibi. Sektörde müşteri ilişkileri yönetimi ve içerik yönetimi gibi alanlarda firmalara uzun yıllardır hizmet veren ve kendilerine ciddi yer edinmiş 'bütünlüklü teknolojik çözüm' firmaları bulunuyor. Bu firmalar, avantajlı oldukları kişi bazlı analiz sonuçlarını ve bunları oluşturdukları sinyalleri, reklam hedeflemelerine dönüştürme konusunda e-posta ve SMS iletişimi gibi 1. taraf verilerinin doğrudan kullanımları dışında çok gelişmiş reklam teknolojilerine sahip değiller.

Adobe Marketing Cloud olarak isimlendirdiği toplu çözüm modeli ile firmalara birçok avantaj sağlıyor. Henüz reklam teknolojileri tarafında ürünleri bulunmasa da pazarlama teknolojileri konusunda iyi bir noktadalar. Omniture satın alması ölçümleme alanında önemli bir adım olurken Efficient Frontier satınalması sayesinde ortaya çıkan Media Optimizer, reklam teknolojisi alanına girmeye dair bir atılım olarak düşünülebilir.

Oracle da yine Marketing Cloud adını verdiği bütünlüklü çözüm ile müşteri ilişki yönetimi ve diğer pazarlama teknolojisi konularında geniş bir ürün portföyüne sahip. BlueKai ve Data Logix satın almaları kendi Veri Yönetim Platform'unu (Data Management Platform / DMP) hayata geçirmekte en önemli yapı taşları oldu. 

Salesforce ise Marketing Cloud hizmetlerini ExactTarget satın almasıyla hayata geçirirken Site.com satınalması bulut (cloud) bazlı bir içerik yönetim teknolojisi sunmalarını sağladı.

SAP'nin de bu alanda Hybris gibi satınalmalarla güçlendirdiği birçok üründen oluşan çözüm paketleri bulunuyor. Reklam teknolojileri alanına ise kısa süre önce Exchange Media isimli ürünleriyle bir giriş yaptılar.


REKLAM TEKNOLOJİLERİ

Reklam teknolojileri, birbirleriyle entegre olabilen ve birçok kaynaktaki farklı özelliklerdeki verilerin bir araya getirilip paylaşılabilmesine ve pazarlama stratejilerinde programlanılabilir şekilde kullanılabilmelerine olanak sağlıyor. Büyük çoğunluğu kişi bazlı değil, çerez bazlı deterministik modelleme üzerinden çalışıyor. Teknik terimlere aşina olmayanlar için aşağıda açıklama bağlantılarını paylaştığım birçok yeni teknoloji, son dönemde bu kategori altında reklam veren firmaların kullanımına sunuldu. 
Reklam Sunucuları (Ad Serving), Reklam Ağları (Ad Network), Reklam Ağları Arası İşlem Platformları (Ad Exchange / AdX), Reklam verenler veya Ajanslar için Talep Yönetme Platformları (Demand Side Platform / DSP), Yayıncılar için Envanter Yönetme Platformları (Supply Side Platform / SSP) ve Veri Yönetim Platformları (Data Management Platform / DMP). Bu alanda faaliyet gösteren birçok teknoloji şirketi bulunmakla birlikte kendi envanterleri bulunan (Owned and Operated / O&O) teknoloji firmaları bütünlüklü çözüm getirebilme açısından daha avantajlı durumdalar.

Facebook kullanıcılarına ait verilerin pazarlamacılara sağlayabileceği olanaklar çok yüksek. Fakat bütünlüklü bir reklam teknolojisi yaratma amacıyla yapılan Atlas ve Liverail reklam teknolojisi satınalmaları sonrasında yayına alınan reklam ağları arası işlem platformunun (FbX) kapatma kararının alınması, artık reklamverenlere reklam teknolojileri üzerinden daha sınırlı bir kullanım sunulacağını işaret ediyor olabilir.

Google; arama motoru, görüntülü reklam ağı, Android, Gmail ve YouTube gibi çok farklı ve önemli envantere sahip. DoubleClick, Google Analytics ve Adometry gibi satınalmalar sayesinde bütünlüklü tek reklam teknolojisi olan Doubleclick Digital Marketing ürününü oluşturmayı başardı. Yeni lanse edilen Analytics 360 ile pazarlama teknolojisi kategorisindeki önemli özellikleri, reklam teknolojisi ile entegre haline getirirken kısa bir süre önce Firebase satınalmasının getirisi olan mobil uygulamalara özel bir yeni teknoloji çözümünü de kullanıma sundu.

29 Mayıs 2016 Pazar

Programlanabilir reklamcılık (programmatic) düşündüğünüz kadar karmaşık değil.

Çok değil 30 yıl önce aile fertlerinin tümünün medya tüketimini bir eve günlük giren gazete, haftalık giren dergi ve evin tek kanallı televizyonu (haftada bir gidilen sinemaları ve sokaklardaki panoları bir kenara koyarsak) oluşturuyordu. 30 yıl sonraya, yani günümüze baktığımızda ise manzara şu: özellikle mobil internet bağlantısı sağlayan cihazların hayatımıza daha yoğun şekilde girmesiyle medya tüketimi daha karmaşık bir hale geldi. Sadece bir tüketicinin medya içeriğine ulaştığı birden çok cihaza sahip olması bir yana, artık evdeki her birey kendi ekranları aracılığıyla kişisel tercihlerini tüketiyor. Çoklu cihaz (telefon-tablet-dizüstü) ve aynı cihazda çoklu platform (app-mobil web) gibi alt parçalara ayrılan bu dijital dünyanın gerçek dünya ile bağlantısı da gitgide artıyor. Hiç şüphesiz dijital panolar ve beacon teknolojileri bu entegrasyonun katalizörleri olacak.

Dijital dünyanın sadece günümüzdeki sınırlarını göz önüne alırsak web siteleri ve uygulamalar gibi ticari varlıklar bir yana, medya bileşenlerine baktığımızda içerik siteleri, arama motorları, sosyal platformlar, mesajlaşma uygulamaları ile bunların yanında anlık bildirimler, kısa mesajlar & e-posta gönderimlerinden oluşan ve mobilin daha da çetrefilli hale getirdiği bir dijital pazarlama ekosistemini fark ediyoruz.

Peki hedef kitlelerine erişip onların tercihlerini etkilemek için tüm zamanlarını ayıran pazarlama uzmanları bu karmaşık hale gelen dünyada stratejilerini nasıl hayata geçirecek? Her mesajın doğru kitleye doğru platform formatında doğru maliyetle ulaştığını raporlamak bile ciddi bir mesai isterken bunca planlamayı ve aktivasyonu kim gerçekleştirecek? Üzerine bir de tüm bu stratejiler için özelleşmiş kreatifleri kim hazırlayacak?

Pazarlama / reklamcılık her ne kadar tüketiciye ulaşmayı sağlayan araçların çoğalması nedeniyle gitgide karmaşıklaşsa da teknoloji aslında bize bunun yönetim kolaylığını sağlayacak çözümleri de sunuyor. Programlanabilir reklamcılık (Programmatic) konusuna bu gözle baktığımızda 2017 yılı itibariyle banner reklamcılığı pazarının %70'inden fazlasının neden programlama üzerinden gerçekleşmesinin beklendiğini anlayabiliyoruz. Bizi ismiyle bile ürküten Büyük Veri (Big Data) yerine Basit Veri tanımlamasını kullanabileceğimiz ve bu sayede içgörüleri aksiyona otomatik bir şekilde dökebileceğimiz bir pazarlama dünyası tasviri eminim tüm pazarlama profesyonellerini daha olumlu şekilde motive edecektir.

Programlanabilir reklamcılığın en basit özeti; birçok kaynaktan toplanan veriler / sinyaller, bunların anlamlandırılmasına ve potansiyel müşterilere yönelik daha hedefli kampanyalar kurgulanabilmesine yardımcı bir teknoloji ve tüm medya kanallarının tek elden yönetilmesini sağlayan bir platform. Birkaç teknoloji bileşenini örneklendirecek olursak; gerçek zamanlı (real-time bidding), hedeflere göre otomatiğe bağlanabilir, reklam mesajlarının / kreatiflerinin özelleştirilebileceği (dynamic) bir kampanya yönetim yeteneğinden bahsediyoruz. Her şeyi bir yana bırakırsak yaratıcı örneklerini burada görebileceğiniz gibi birçok farklı özellikteki veri ile reklamcılığın sistematiğini otomatik olarak harmanlayan bir düzenekten bahsediyoruz.


Aslında programlanabilir reklamcılık pazarlama profesyonelleri için çok da yeni bir teknoloji değil. Birçok dijital uzman, yıllardır bu özellikleri Google'ın AdWords reklam programı içerisinde kullanıyordu. Örneğin arama motoru pazarlamasında seçilen anahtar kelimelerin tekliflerinin anlık değişimi, kampanyalara gerçek zamanlı müdahale edebilme olanağı, geri dönüşüm optimize edici aracı, yeniden pazarlama listelerinin yaratılıp kampanyalara eklenebilmesi, görüntülü reklamları otomatik değişen dinamik yeniden pazarlama kampanyalarının kullanımı, firmaların ürün envanterlerinden beslenen kampanyalar yaratabilme olanağı ve daha birçok özellik; programlanabilir reklamcılık konseptini karşılıyor. Günümüzde DoubleClick gibi programlama teknolojilerinin hayatımıza katkısı; mümkün olan tüm yeteneklerin ve yeni geliştirilen özelliklerin birbiriyle uyumlu şekilde kullanılabildiği, pazarlama planının bütünlüklü olarak yönetilebileceği ve fiziksel dünyayı da kapsayan bir entegre çözüm sunmaları veya başka bir ifadeyle iyice karmaşık hale gelen pazarlamayı yönetilebilir hale getirmeleri.

2 Mayıs 2016 Pazartesi

Elon Musk, yeni Steve Jobs mu yoksa Tony Stark mı?

Tamamen elektrikle çalışan ve büyük ölçüde standardize edilmiş modern otomobili piyasaya süren ve ürün satış & dağıtım sürecini neredeyse bir telefon satış sürecine dönüştüren Tesla'nın kurucusu Elon Musk, son dönemin en popüler iş adamlarından biri. Bu yönüyle kişisel bilgisayarları ve cep telefonları dönüştüren Steven Jobs'a benzetilmesi de son derece doğal. Özellikle de henüz ön satışa sunulan yeni model Tesla Model 3'ün 400 bin adede yaklaşan sipariş adedini öğrendikten sonra bu kadar geleneksel bir sektörü ne ölçüde değiştirebildiğini daha da net görmüş olduk. Ashlee Vance'ın Elon Musk'ın biyografisini yazdığı kitabını okuduktan sonra bu, dünyayı değiştirmeye aday kişinin geçmişine ve gelecekteki planlarına dair aklımda kalanları sizlerle paylaşmak istedim.

Elon Musk'ın Tesla kadar zaman, kafa ve para ayırdığı diğer iki projesi ise uzay yolculuğunu ticarileştirmeyi amaçladığı SpaceX ile güneş teknolojileri üzerine kurulu enerji şirketi SolarCity.

SpaceX'in son başarılarından biri uzaya gönderdikleri bir roketi dünya üzerindeki istedikleri noktaya geri indirebilmeleri oldu.

ABD'nin en önemli güneş enerji şirketlerinden olan SolarCity, aynı zamanda batarya teknolojisi gibi alanlarda son dönemde ciddi atılım yapmış durumda.

Elon Musk ismini aslında birçok kişi, kurucularından olduğu dünyanın en büyük dijital para gönderim / ödeme sistemi olan PayPal ile birlikte duydu. PayPal'ın eBay tarafından satın alınması Musk'ın en büyük hissedarı olduğu şirket sayesinde yüzmilyonlarca dolarlık bir servete sahip olmasını sağladı. Tesla, SpaceX ve SolarCity'nin finansmanlarının önemli bir bölümü bu servetten kaynaklanıyor.

Elon Musk'ın PayPal'dan önce kardeşiyle birlikte kurduğu, neredeyse ilk dijital harita (firma bilgi listeleme) servisi olan Zip2, ya da ilk kurulduğu zamanki adıyla Global Link Information Network; Compaq firması tarafından 1999 yılında 307 milyon dolara satın alınmıştı.

Musk, 12 yaşındayken yazdığı bilgisayar oyunu Blaster'ın kodlarını bir dergiye 500 dolara satmayı başarmış (Yıl 1984).

Elon Musk'ın dedesinin kayropraktik alanında Amerika'da büyük bir merkez kurmuş ve kazandığı ciddi servet sonrasında satın aldığı uçakla ailesiyle birlikte Güney Afrika'ya yerleşmeyi tercih etmiş önemli bir girişimci olduğunun altını çizelim.

Günümüzde sermaye piyasalarında, özellikle teknoloji şirketlerinin fiziksel sektörlere dair yatırımları firma değerlemelerine yansımasa da Elon Musk'ın PayPal gibi bir projeden sonra tüm yatırımlarını bu alana yönlendirmesi ve bunda inat etmesi takip edilmesi gereken bir konu. Bakalım Iron Man senaryosunda Tony Stark karakterine ilham verdiği söylenen Musk, filmdeki gibi dünyada tüm insanlığın faydalanacağı bir etki yaratabilecek mi? Bu da Elon Musk'ın Tony Stark ile karşılaştığı anı kaçıranlar için gelsin:

31 Mart 2016 Perşembe

Dijital pazarlamada son trend Kitle Hedefleme; peki hangi tip verilerle bu mümkün?

Türkiye'de çok uzun yıllardır perakendeciler başta olmak üzere birçok firma, müşterilerini daha iyi tanıyıp (müşteri ilişkileri yönetimi) bu kişilere daha verimli ulaşabilmek adına tüketicileri belli özelliklere göre gruplamaya (profillemek) çalışıyor. Burada planlanan ise daha sonra her gruba özel kampanyalar veya mesajlar yaratıp ticari ilişkilerini artırmak.

Dijital pazarlama teknolojilerinin hayatımıza kazandırdığı en önemli özellikler her tür davranışın takibine olanak tanıması ve sonrasında da bu kitlelerin özelleşmiş hedeflemesinde çok zengin olanaklar sunması. Bu stratejilerin tümünü ifade eden Yeniden Pazarlama - Yeniden Hedefleme (remarketing - retargeting) konsepti ise gitgide daha popüler olan bir pazarlama stratejisi.

Potansiyel müşterilere dair oluşturulan dijitalize edilmiş (dijital veri tabanlarına aktarılan mağaza satış rakamları gibi) bilgilerin, kaydedilip daha sonra ilgili kitleleri hedefleme amaçlı olarak kullanılabilmesini sağlayan teknolojilere Veri Yönetme Platformu (Data Management Platform - DMP) ismi veriliyor. Bu şekilde bir zenginlikte kullanılabilecek verilerin edinilmesi konusu ise Büyük Veri teriminin konu olduğu makaleler arttıkça daha da stratejik bir hale geliyor. Potansiyel ve hali hazırdaki tüketicilere dair verileri artırma metodlarını anlayabilmek için öncelikle bu veri tiplerini bilmemizde fayda var.


Birinci Taraf Verileri (First-Party Data): Herhangi bir firmanın iletişim formu, sosyal medya hesabı, web sitesi, fiziksel mağaza ve uygulamaları aracılığı ile kendisiyle etkileşim kuran ziyaretçilerine veya müşterilerine ait verileri ifade ediyor. İzinli eposta adresi, telefon numarası, sosyal medya takipçileri ve yeniden hedefleme kitleleri bu gruba giriyor.

İkinci Taraf Verileri (Second-Party Data): İki veya daha fazla firmanın özel bir karşılıklı veri paylaşma anlaşması ile ücretlendirme olmadan birbirinin ziyaretçi veya müşteri verilerini kullanması durumu. İnternet portalları, bankalar veya telekom operatörleri gibi çok geniş veri tabanlarına sahip firmaların ortak iş yaptıkları firmalara kullanıcıların izin verdikleri ölçülerde veri tabanlarını açmaları olarak özetleyebiliriz.

Üçüncü Taraf Verileri (Third-Party Data): Bir firmanın doğrudan sahip olmadığı fakat başka bir firmanın varlıkları aracılığı ile üretilmiş verileri kullanarak tercih ettiği kitleleri hedefleyebilmesi olarak tanımlayabiliriz. Günümüzde firmalar, yarattıkları Birinci Taraf Verilerini (özelleşmiş kitleleri), Veri Yönetme Platformu gibi teknolojiler sayesinde başka firmaların kullanımına (hedeflemesine) sunabiliyor.

Dördüncü Taraf Verileri (Fourth-Party Data): Üçüncü taraf verilerinin kullanımına dair bazı durumlarda bir kitlenin özelliklerini doğrulama amaçlı olarak başka bir firma ile paylaşılan bilgiler Yeniden pazarlama kullanım amacına hizmet etmeyen ve hakem gibi konumlanılan durumları ifade ediyor.

Bu veri tiplerinin performans verimlilikleri açısından kullanım özelliklerine dair yayınlanan aşağıdaki tablo güzel bir özet aslında.

27 Şubat 2016 Cumartesi

Son Dönemde Girişimcilik Konusunda Yayınlanan Kitapları Biliyor Musunuz?

Girişimcilik, Türkiye'de gitgide daha da popüler hale geldikçe bu konu üzerinde birçok etkinlik ve eğitim düzenlenmeye başladı. Özel sektörde çalışan bir profesyonel olarak bu konularla ilgili değerlendirmelerim genelde tanıştığım ve birlikte çalıştığım girişimcilerin tecrübelerinden ve biraz da okuduğum kitaplardan oluşuyor. Birkaç yıl önce bu konuda konuşma yapmam istenen bir etkinlikte Türkiye'deki girişimcilik konusunda birkaç gözlemimi paylaşmıştım.

Geçen haftalarda San Francisco'ya yaptığım bir iş seyahatinde uzun yıllardır yapmayı istediğim fakat vakit bulamadığım bir aktiviteyi gerçekleştirdim; Bilgisayar Tarihi Müzesi'ni gezdim. Bilginin işlenmesine dair gelişmelerin gitgide nasıl hızlandığına dair birçok kaynağın ve örneğin yer aldığı bu yerde şüphesiz en popüler bölüm, internetin hayatımıza katılmasından sonraki dönemi kapsıyor.

Müzeyi gezerken hayatımızı ciddi anlamda değiştiren bu teknolojileri kuranlarla yapılan röportajları içeren bir kitapla karşılaştım. Kurucular İşte (Founders At Work); Yahoo, Apple, Hotmail, Blogger, Flicker gibi onlarca firmanın gerçek kurucuları ile yapılmış röportajları içeren ve bu firmaların birer amatör girişim olduğu ilk yıllarına ışık tutan nefis bir kaynak. Wozniak'ın ilk Apple cihazının prototipini evindeki televizyon ve benzer birkaç basit elektronik araç sayesinde yaratabilmesinin arkasındaki bilgi birikimi ve dehayı anlayıp; Bhatia'nın Hotmail'ı cılız bir fikirden yaratırken sadece 20 ay içinde 400 milyon dolarlık bir değere nasıl ulaştırdığını onların ağzından okumak büyük keyif. Y Combinator'un kurucusu Jessica Livingston'un bu kitabı, tüm girişimcilerin ihtiyacı olan gerçek hayat derslerinin bir özeti gibi.

Girişimcilik ekosisteminin bir diğer önemli bileşeni ise şüphesiz yatırımcılar. Kendisi de Paypal'ın kurucularından olan Peter Thiel'in üniversitede verdiği ders notlarından geliştirilen Sıfırdan Bire (Zero To One), bir girişimin başarılı olup olmayacağına dair kolay anlaşılabilir bir reçete sunuyor. Herhangi bir girişimcinin şu soruya yanıt alabildiği durumda işe koyulmasını öğütlüyor: Sizin önemli olduğunu düşündüğünüz o konuda sizinle hem fikir birkaç insan daha var mı? Yazar, girişimlerin nakit dengelerini nasıl yönetmesi gerektiğinden, işe alım dinamiklerine ve fark yaratıp bunu nasıl korumaları gerektiğine kadar birçok alanda kişisel değerlendirmelerini paylaşıyor.


29 Ocak 2016 Cuma

Dünyadan Örneklerle E-Ticaret Sektörü ve Karlılık

Türkiye'de 2016 yılı e-ticaret açısından iki önemli haberle başladı: Hızlıal'ın talipleri bulunmasına rağmen Gold Grubu genelinde yaşanan iflas erteleme sürecine dahil olması ve Sabancı Grubu'nun perakende stratejilerinde önemli yeri olan Kliksa'nın yeniden yapılanma adı altında Teknosa'ya bağlanması. Ana grupların farklı perakende organizasyonlarının bulunması yanında B2C formatında faaliyet göstermeleri gibi iki ortak paydaları bulunan bu büyük sitelerin yaşadığı ana sorunun, Türkiye'de e-ticaret sektörünün son birkaç yıldır beklendiği düzeyde büyümemesi olduğunu düşünüyorum. (Yeni) internet müşteri penetrasyonunun beklenilenden yavaş ilerlemesi; firma stratejilerinin fiyat rekabetine sıkışmasına ve ister istemez de tüm sektör için karlılık hedeflerinin ötelenmesine yol açtı.

Geçen hafta katıldığım Asya E-Ticaret ve Dijital Pazarlama Yenilikçilik Zirvesi'ni takip ederken Türkiye'deki durumun, aslında bize özel değil; tüm dünyada e-ticaret sektörünün yaşadığı bir sancı olduğuna dair örneklerle karşılaştım. Ve bu bilgileri, sizlerle paylaşmak istedim.

Asya Pasifik Bölgesi; barındırdığı ciddi nüfus potansiyeli, henüz e-ticaret ile tanışanların oranının düşük olması ve mobil internet kullanımının bilgisayara kıyasla daha yüksek olması sebebiyle son birkaç yıldır yatırımcıların göz bebeği. Türkiye'de 2009-2013 yılları arasında yoğunlaşmasına tanıklık ettiğimiz yabancı fonların bu bölgedeki yatırım tutarları çok ciddi boyutlarda, şöyle ki bölgeye 2015 yılında 55 milyar dolara yakın bir yatırım yapıldığı değerlendiriliyor.

Tayland'ın en büyük e-ticaret sitesi olan ve Rakuten Grubu'nun 2005 yılında bünyesine kattığı Tarad'ın kurucusu Pawoot Pongvitayapanu, konuşmasında yatırım fonu girişlerinin pazar dinamiklerini nasıl etkilediğinden bahsetti. Gelişmekte olan ülkelerde pazar payını artırmak amaçlı stratejiler uygulandığını ve bu nedenle de karlılık hedefi yerine satış haciminin (ciroların) ana hedef haline geldiği söyledi. Bu tip büyüme dönemlerinde tüm firmalar açısından sürdürebilir bir ticaret yapmanın gitgide zorlaştığını ifade etti. Örnek olarak Rocket Internet Grubu'nun bölgede birçok ülkede faaliyet gösteren amiral siteleri olan Lazada (platform) ve Zalora'nın (online moda) operasyonlarını kurup büyütebilmek için (sadece) 2014 yılında 235 milyon USD düzeyinde zarar ettikleri bilgisini verdi. Tam burada bir noktanın altını çizeyim; bu, aslında Rocket Grubu'nun beklediği bir durum çünkü gruba bağlı firmaların EBIT pozitif değere 6 ile 9 yıl içerisinde ulaşması hedefleniyor.

Bir sonraki sunumu yapan Lazada Tedarik Zinciri Başkanı Alexis Lanternier, bu denli büyük yatırımların nereye harcandığından bahsederken aslında konunun devamını getirmiş oldu. Amazon'un 7 ülkede faaliyette oldukları bu bölgede henüz operasyonlara başlamamış olmasının mücadele ettikleri durumun zorluğunu kanıtladığını belirtmekle söze başladı. Pazaryeri iş modelinin internet satışı bilmeyen ve organizasyon konusunda deneyimsiz bu bölgedeki kobiler için işleri kolaylaştırıcı etkisinin altını çizip, özellikle yeterli iş ortağı bulamadıkları lojistik (tedarik ve dağıtım) tarafına büyük bir altyapı yatırımı yapmak durumunda kaldıklarını (multi nodal network ve last mile control isimli projelerinin detaylarını paylaşarak), hatta kendi tedarik organizasyonlarını hayata geçirdiklerini aktardı. Potansiyel müşterileri e-ticaret alışveriş tecrübesi ile tanıştırmak için ürün standardizasyonu sebebiyle tüketici elektroniğinin en önemli kategori olduğunu ve yaşanan ilk tecrübe sonrasında diğer kategorileri de müşterilerin tüketim alışkanlığına entegre etmeye çalıştıklarını belirtti. Aktardığı ilginç bir başka nokta ise bu bölgede özel günlerin anlık trafiği 100 katına çıkarma potansiyeli olması nedeniyle firmalar için teknoloji altyapı yatırımlarının zorunluluk olduğu konusundaki saptamasıydı. Kısacası düzgün bir e-ticaret işleyiş altyapısı kurma maliyetinin fonlar tarafından karşılandığı bu yeni dünyada, yatırım yapan aktörler şimdilik uzun vadeli planlarının gidişatından memnun görünüyor.

Dijital dönüşüm, tüketiciler açısından alternatif ve fiyat avantajı sağlayan olumlu bir alışveriş tecrübesi yaratırken firmalar açısından geleneksel iş modellerini sarsan, kargaşa yaratıcı bir sürece yol açtı. Walmart, Macy's ve Gap gibi dünyanın sayılı büyük perakende firmalarının yüzlerce mağazalarını kapattıkları bir dönem için zaten daha başka ne söylenebilir ki. 2015 yılını 107 milyar dolar ciro ile kapatan dünyanın en büyük e-ticaret firması Amazon'un bile sıfıra yakın kar marjıyla operasyonlarını (nefesini) devam ettirdiği bu dijital dönüşüm süreci, dünyada e-ticaret firmaları için de pek kolay geçmeyecek gibi görünüyor. Yine de firmalar için karlılık beklendiği ölçüde gerçekleşmese de cirolarını sürekli büyütebilen bir e-ticaret sektörü, yatırımcılar için tercih edilmeye devam edecek gibi duruyor.